Doksanlı yılların sonlarına doğru televizyonlarda ilk defa duyduğumuz bir kavram bundan sonraki yaşantımızı ve dünya üzerindeki tüm canlıları etkileyecekti. Bu günlerde sıkça kullandığımız yediden yetmişe herkesin bildiği ve yarınlara kaygı le baktığımız bu kavram; küresel ısınma diğer bir deyişle iklim değişikliğidir.
İklim değişikliği dünya üzerinde yaşayan canlıları günümüzde öylesine tehdit eder hale gelmiştir ki her gün dünya üzerinden onlarca tür yok olmaktadır. Bu acı gerçek bir bakıma yok olan bu canlıların da kıyamet anlamına gelmektedir.
İklim değişikliğinin yol açtığı tahribatlara karşı dünya üzerindeki ülkeler halen kararlı adımlar atamamışlardır. Yok oluştan hemen hemen her ülke payına düşen almaktadır. Lokal ölçülerdeki tahribata bakıldığında se her bölge kendi çevresindeki tahribatı ancak hayretle seyretmektedir. Bu bağlamda; önemli sulak alanlara ve canlı habitatına sahip Terme de bu yok oluştan kendi payına düşen almaktadır.
Terme’de kayda geçen saz kedisi vakası, 1978 yılında Sancaklı ve civar köylerde meydana gelmiştir. Köylüler evlerinin avlularındaki ördeklerin kaybolması üzerine sazlık alanlara pusu atmışlar ve uzun bekleyişler sonucunda saz kedisini avlamayı başarmışlardır. Bu şekilde tür en bariz şekilde ortaya çıkmıştır. Avcılar ilk başta bu eşsiz saklanma ustasını yine kedigillerden olan vaşak sanmışlar daha sonrasında se hiç görmedikleri bu canlıya bir ad verememişlerdir. İki binli yıllara gelindiğinde ise Süt özü ve civarında da saz kedisi varlığından söz edildi ise de günümüzde Terme’de saz kedisinin varlığı ciddi saha araştırmalarına muhtaçtır.
Terme Karadeniz sahil şeridinde çok önemli sulak alanlara sahip bir konumdadır ve ne yazık ki bu sulak alanları yeterince koruyamamıştır. Terme’nin sahip olduğu sulak alanlar iki binli yılların başına kadar çevresinde var olan ve birçok kimsenin dahi haberdar olmadığı eşsiz türler barındırmaktaydı. Terme’nin barındırdığı ve yok olmaya yüz tutan canlılar hakkında edindiğimiz bilgiler se şu şekildedir:
İlk sırada yer alan canlı, saz kedisidir. Saz kedisi ülkemizin en endemik türler arasında yer almaktadır. Sazlıklarda yaşayan boz renkli saz kedisi (Felis chaus), ince uzun bacaklara sahiptir. Her bireye özgü as- metrik çizgiler bulunan saz kedisi yaban kedisinden daha büyük vaşaktan daha küçük bir kedidir. Bu özellikler bireylerin birbirlerinden ayırt edilmelerini sağlar. Genellikle boz rengi olan saz kedisinin koku alma ve görme duygusu çok geliştiğinden alanda görülmeleri zordur. Herhangi bir tehlike anında çalılık içine gizlenerek hareketsiz beklerler. Çok iyi yüzücüdürler. Ülkemizde suyu seven ve suda avlanan tek yaban kedi türüdür. Gece-gündüz aktif olan saz kedisi denizi, göl ve nehir sistemlerindeki sazlıklarda, çalılık ve ormanlık alanlarda yaşarlar. Yavrularını ağaç kovukları, sık çalılıklar veya tilki, porsuk gibi hayvanların terk ettiği yuvalarda saklarlar.
Terme sulak alanlarında ikinci sırada yok olmanın eşiğinde olan canlı ise, su samuru ya da yerel ağızda söylenilen gelen su itidir. Terme ve göllerinde Türkiye’de iki türü bulunan asıl susamuru bulunmaktadır. Asıl susamurunun vücudunun üst tarafı koyu kahverengi, alt tarafı ise kahverengiye çalan gridir; boğazı ve burnunun ucu daha açık gri renktedir. Vücudunun uzunluğu, en fazla yetmiş beş santimetredir; buna otuz la otuz beş santimetre gelen kuyruğunu da eklemek gerekmektedir. Asıl susamuru dere ve göl kenarlarında kazdığı ve iki açıklığı olan bir yer altı yuvasında yaşar; bu açıklıklardan biri karada, diğeri su altındadır. Kurbağa, kereviti ve balıkla beslenir. Bu da asıl susamuru için Terme ve tatlı su faunasında oldukça bol bulunan bir beslenme alanı demektir. Asıl su samuru oldukça kurnazdır. Yuvasından ancak geceler çıkar ve kolay kolay hiç bir tuzağa düşmez (Deveciyan, 1914; 267- 268). Çalışmalarımız sırasında su samurlarının halen var olduklarına dar bir bölgeye Terme Yalı Mahallesinde ulaşılmıştır. Fakat en son görülen bir çift su samurunun, 2012 yılı mart ayında tüfekle vurularak derilerinin 60 TL’ye satıldığı bilgisine ulaşılmıştır. Terme aqua kültüründe, su samuru avcılığını 1940’lı yıllarda Kazaklar’ın yaptığı bilinmektedir. Kazaklar avladıkları “Su samurlarını” derisi için avlarlar ve bu su samurlarını özel alıcılara satarlardı. (Genç, 2015)
İki binli yıllara gelindiğinde se Terme’de su samurlarının varlığı ancak adet olarak sayılabilmiş ve su samurlarının gittikçe daralan habitatları için gerekli iyileştirmeler yapılamamıştır. Terme’ye çokça katma değer kazandıran diğer bir tür ise tatlı su ıstakozu diğer bir adıyla kerevittir. Kerevit bir cins kuyruklu kabukludur. Kerevit’e denizlerde ve tuzlu sularda rastlamak mümkün değildir. Denizlerdeki diğer kabuklulara göre kerevit bulunduğu ortamlarda bakteri ve hastalıklara karşı aşırı duyarlıdır. Bu yüzden Terme göllerinde bir dönem kerevit popülasyonu yok olma derecesine gelmiştir. Kerevit ıstakoz kadar güçlü ve ıstakoz kadar sert bir kabuklu değildir. Kerevetin vücudu üç bölümdür; baş, göğüs ve kuyruk. Kerevit çok yavaş büyüyen bir canlıdır. Yed sekiz yaşına gelmeden de kerevtin avcılığı yapılması mümkün değildir. Kerevitler 15-20 yıl kadar da yaşayabilmektedir. Kerevitlerin ortalama boyları, 15 cm’dir.(Deveciyan, 2011: 274-275)
Terme göller (Siment-Akgöl-Terme eski ırmağı-Miliç Irmağında) kerevit yönünden verimli bölgelerdi. 1970’l yıllarla birlikte Terme sulak alanlarında keşfedilen zengin kerevit yatakları, yıllık potansiyel 25 tonu geçmektedir. Bu yıllarda, Terme kerevit istihsal açısından bölgenin lider konumundaydı. Pazar payı ihracatta İsveç-Norveç başı çeker sonraki sırayı se Fransa alırdı.
1984’te Türkiye göllerine bir kâbus gibi çöken ve araştırmalar sonucunda Rusya’dan geldiği öğrenilen bir çeşit kerevit zararlısı mantar, Türkye’deki popülasyonu yok edecek düzeye getirdi. En az hasarı se sıkı koruma tedbirleri sayesinde Terme havalisi ve göller aldı.
Yalnız son yıllarda çeltik tarımının yoğun bir şekilde yapılması neticesinde çeltik üretminde kullanılan zirai ilaçlar büyük ölçüde kerevit istihsalin olumsuz yönde etkiledi. İstihsal 1/10 oranında düştü ve artık kerevit istihsal ekonomik değerini kaybetti.
Terme’nin sahip olduğu çok özel türlerden biri olan yılan balığı Terme Miliç Irmağında eskilerde çokça bulunan bir tür iken, 1980’lerden sonra yılan balığı bu havzayı terk etti.
Yılan balığı sucul yaşamın en gizemli canlıların- dan biridir. Yılan balıklarının yavruları Meksika körfezin- de dünyaya gelir ve buradan Avrupa ve Karadeniz kıyılarına gelerek tatlı sulara ve kıyılara yerleşirler.
Yılan balığı avcılığı yine 1940’lı yıllarda Kazaklar tarafından kasnaklar (Pinterle) Terme ve sulak alanlarında, göllerde yapılır ve yılan balığı Almanya’ya satılırdı. Yılan balığı eti Türkler, Araplar ve Museviler tarafın- dan tüketilmediği için yılan balığı daha çok Kuzey Avrupa memleketlerine ihraç olunurdu. Bu sebepten ötürü Terme’de istihsal edilen yılan balıkları doğrudan Avrupa’ya sevk edilirdi.
Kimi eski balıkçıların bilgilerinde yılan balığının yatak yaptığı yer ise Miliç Irmağıydı. Ne yazık ki bu sahalarda da 1980’li yıllarla birlikte aşırı derecede kirlen- me ve yoğun av baskısı türün buraları terk etmesine neden oldu. Sonuçta:
Terme’nin zengin sucul yaşamı içerisinde var olan saydığımız bu türlerin bazıları günümüzde ne yazık ki yok oldular ya da yok olmak üzereler. Dünya üzerinde lokal anlamda Terme örneğinde olduğu gibi yaşamış ya da yaşayan endemik türlerin sayımı yapılmakta ve koruma altına alınmaktadır.
Bizlere düşen bir an önce Terme’nin sahip olduğu, tükenme noktasına gelen bu eşsiz canlılara sahip çıkmaktır. Sahip çıkma noktasında öncelikli çalışmalar Terme Belediyesi tarafından başlatılmalı, daha sonra türlerin tespit ve envanter çalışmaları için akademik bir etüt yapılmalıdır. Yapılacak çalışmaların halk ayağında ise bu yazıyı okuyan birçok kimsenin “Ah ah bir zamanlar bizim buralarda şu da vardı bu da vardı…” dediklerini duyar gibiyim. Yapılacak çalışmalarda her türlü çalışmanın içerisine öncelikle çocuklar ve gençlerin katılımı planlanmalıdır. Kaldı ki günümüzde; çocuklarımız ve gençlerimiz doğadan zaten kopuk yaşamakta, dört duvar içerinde hayatlarını geçirmektedirler.
Bu çalışma sonucunda sürdürülebilir bir doğal yaşam için tüm paydaşlar büyük bir çaba sarf etmelidirler. Son olarak Terme’nin tabi ki çok güzel plajları olmalıdır ancak bunun yanında Termemizin doğal yaşamında var olan bu canlıların da, endemik türlerin de mutlaka korunması amaçlanmalıdır.